EserlerAli Kuşçu ;Türk-İslam dünyasının büyük astronomi ve kelam alimi olan" Kuşçu " lakabıyla tanınan Ali Kuşçunun kısaca hayatı, XV. yüzyıl başlarında Semerkant’ta doğmasıyla başlar. Ali Kuşçunun babası Muhammed, ünlü Türk Sultanı ve astronomu Uluğ Bey’in kuşçusu olduğu için, ailesi ‘Kuşçu’ lakabıyla meşhur oldu. Küçük yaştan itibaren matematik ve astronomiye ilgi duyan Ali Kuşçunun hayatı, devrin en büyük alimleri olan Bursalı Kadızâde Rumî, Gıyâseddin Cemşîd ve Muinuddîn Kâşî’den matematik ve astronomi dersleri almasıyla değişti.
Daha sonra bilgisini artırmak için Kirman’a giden Ali Kuşçu burada Hall-ü Eşkâl-i Kamer (Ay Safhalarının Açıklanması) adlı risale ile Şerh-i Tecrîd adlı eserini kitaplarını yazdı.Ali Kuşçu, Semerkant ve Kirman’da kısa eğitimini tamamladıktan sonra dönüp Uluğ Bey’e yardımcı ve rasathanesine müdür oldu.
O dönemki sosyal hayatta Uluğ Bey Rasathanesi, gök bilgisi araştırmaları için en doğru sonuçları alıyordu. Rasathanenin genç müdürü Ali Kuşçu,gündelik hayatını bir yana bırakıp gece gündüz demeden çalışıyor, bilimsel gerçeklere yenilerini katmak için uğraşıp didiniyor kısaca hayatını harcıyordu.
O dönemki sosyal hayatta Uluğ Bey Rasathanesi, gök bilgisi araştırmaları için en doğru sonuçları alıyordu. Rasathanenin genç müdürü Ali Kuşçu,gündelik hayatını bir yana bırakıp gece gündüz demeden çalışıyor, bilimsel gerçeklere yenilerini katmak için uğraşıp didiniyor kısaca hayatını harcıyordu.
Gökyüzü bilgisi (astronomi), hem değişmez kuralların, kanunların tespit edilmesine yarıyor, hem de gözlemlerle kontrol edilebiliyordu. Hayatının otuz yılına yakınını bu işte harcayan Ali Kuşçu, bir gün ansızın her şeyi yüzüstü bırakarak hacca gitmeye karar vermişti. Buna da sebep, en olmayacak bir zamanda, sevgili hükümdarı Uluğ Bey’in 1449 yılında öldürülmesiydi. Gürgân tahtının bu bilgin ve kudretli hûkümdarı, kendi öz oğlu Abdüllâtif’in ihânetine uğramıştı.
Uluğ Bey, Ali Kuşçunun hayatı için bambaşka bir mânâ taşıyordu. Her şeyden önce hocasıydı. Ali kuşçu ondan matematik ve astronomi dersleri almış, eserlerini, kitaplarını uzun uzun incelemiş, sohbetlerinde bulunmuş, hâttâ Doğancıbaşısı olduğu için, adının ucundaki “Kuşçu” lâkabı bile böylece yadigâr kalmıştı.Yai kısaca Ali kuşçunun hayatına direk etki eden Uluğ Bey, kendi kurduğu rasathaneye de müdür olarak Ali Kuşçu’yu lâyık görmüş, henüz tecrübesiz bir yaştayken bu dev rasathanenin başındaki astronomi matematik çalışmalarında, ona bizzat yardımcı olmuştu. İşte Uluğ Bey’in bir ihanete kurban giderek öldürülmesi Ali Kuşçunun hayatını değiştirdi.
Ali Kuşçu bu olaydan sonra çoluk çocuğunu toplayıp hayatına Tebriz’de devam etme kararı aldı. Uzun Hasan kendisine o kadar saygı gösterdi ki, Konstantiniye Fatih’i,ile ihtilâfında aracılık etmesini istedi. Genç Fatih’in de bilgin olduğunu, bilginlere büyük saygı gösterdiğini biliyordu.
Bunun üzerine Ali Kuşçu, kendisine bu kadar itibar eden Uzun Hasan’ın dileğini kırmayarak yola koyuldu.Kısa Yolculuktan sonra huzura kabul edildiği zaman Osmanlı hükümdarından Fatihten beklemediği kadar iltifat gördü. Çünkü, kendisinden önce,Ali Kuşçunun eserleri,kitapları,çalışmaları İstanbul’da biliniyordu. Uluğ Bey Rasathanesi’ndeki çalışmalarından,hayatından,eserlerinden Semerkant’a aylarca uzak bulunan İstanbul’daki hükümdarın haberi vardı.
Osmanlı tahtında oturan II. Mehmet (Fatih), gayet dikkatli, bilgili, uyanık bir padişahtı. Adet olan merasimle Uzun Hasan’ın elçisini kabul etmiş, dileklerini dinlemiş, ama hemen geri dönmesine izin vermemişti. Ali Kuşçudan, gelip artık batıya kaymış olan ilim merkezlerini aydınlatmasını, bilgisiyle İstanbul medreselerinde ilim heveslisi gençleri yetiştirmesini rica etti.
Bu teklif, Ali Kuşçu için beklenmedik bir iltifattı. Cefâlı olduğu kadar şefkatli olduğunu da bildiği Fatih’in isteği, onun için emir demekti. Ama, hayat felsefesi,ahlâkı dürüst bir ilim adamı olduğunu şu sözlerle ispat etti: -Hünkârım izin verirlerse önce Tebriz’e döneyim. Çünkü burada bulunuşumun gerçek sebebi, Akkoyunlu Hükümdarı’nın elçisi olmaktır. Elçiye zeval yoktur. Gerektir ki, hünkârımın lütûfkâr davetini kabul etmeden önce vazifemi iyi bir sonuca ulaştırdığımı, beni gönderen, bana güvenmiş olan insana bildireyim…-
Bu teklif, Ali Kuşçu için beklenmedik bir iltifattı. Cefâlı olduğu kadar şefkatli olduğunu da bildiği Fatih’in isteği, onun için emir demekti. Ama, hayat felsefesi,ahlâkı dürüst bir ilim adamı olduğunu şu sözlerle ispat etti: -Hünkârım izin verirlerse önce Tebriz’e döneyim. Çünkü burada bulunuşumun gerçek sebebi, Akkoyunlu Hükümdarı’nın elçisi olmaktır. Elçiye zeval yoktur. Gerektir ki, hünkârımın lütûfkâr davetini kabul etmeden önce vazifemi iyi bir sonuca ulaştırdığımı, beni gönderen, bana güvenmiş olan insana bildireyim…-
Ali Kuşçu’nun bu mazereti, Fatih’e son derece akla yakın göründü. Padişah; iki şeye birden sevinmişti: Ali Kuşçu, davetini kabul etmişti, gelip buradaki ilim öğrencilerini yetiştirecekti. İkincisi ise, son derece mert ve ahlâklı bir insandı. Her haliyle, medreselerde yetiştireceği gençlere örnek olacaktı Ali Kuşçu. Bu sebeple, bir müddet daha misafir ettikten sonra kendisine izin verdi.
Değerli matematik ve astronomi bilgini Ali Kuşçu, sözünü tuttu. İki yıl sonra, ailesini de alarak Tebriz’den hareket etti. Osmanlı İmparatorluğunun sınırlarından karşılanarak ihtişam içinde İstanbul’a geldi. Ali Kuşçu hayatının sonuna kadar gençleri yetiştirmekle uğraştı. Ali Kuşçu’nun ders vermeye başlamasıyla, İstanbul medreselerinde astronomi ve matematik alanında büyük bilimsel gelişmeler yaşandı.
Ali Kuşçu’nun İstanbul’a gelişi önemlidir; çünkü o zamana kadar İstanbul’da astronomi ve matematik bilimleriyle uğraşan güçlü bir bilgin yoktu. Ali Kuşçu, Osmanlılar arasında kısa sürede özellikle astronomi bilimini yaydı.
Ali Kuşçunun Ölüm tarihi -1474.Ali Kuşçunun vefat ettiği yer- İstanbul.
- Risale-i f'il Heye (astronomi)
- Şehr-i Tici Uluğ Bey (astronomi)
- Risale-i fi'l Fethiye (astronomi, Risale-i fi'l Hey'e adlı eserinin Arapçasıdır)
- Risale fi'l Muhammediye (matematik, cebir ve hesap)
- Unkud-üz-Zevahir fi Man-üll-cevahir (Günümüz Türkçesi: Mücevherlerin Dizilmesinde Görülen Salkım)
- Et-Tezkire-fi Alati'r-Ruhaniyye Takuyiddin Raşid bu eserden söz eder.

Semerkant'ta Uluğ Bey Rasathanesi'nin girişi

Ali Kuşçu'nun Orta Asya'dan İstanbula seyahati
ALİ KUŞÇU KİMDİR?
ALİ KUŞCU KİLOMETRE TAŞLARI BELGESELİ
DÜŞÜNCELERİM
Türk islam dünyasının yetiştirdigi en buyuk matematik alimlerinden biridir ayrıca yaptigi projeler İstanbulun fatihi olan padişahımızın dikkati çekmeyide başarmıştır.Yazdıgı eserle 19.yy İstanbul mühendishanesinde ders kitabı olarak okutulmuştur yani burdan çıkarıcagımız güçlü bir ilim ve bilim sahibi oldugudur.Günümüzde insanlarda pek bulunmayan bir mücadele örnegide göstermiştir Ali Kuşçu, nasıl mı ?
Küçük yaştan itibaren matematik ve astronomiye ilgi duyan Ali Kuşçunun hayatı, devrin en büyük alimleri olan Bursalı Kadızâde Rumî, Gıyâseddin Cemşîd ve Muinuddîn Kâşî’den matematik ve astronomi dersleri almasıyla değişti.Bununlada yetinmemiş olup bilgisini arttırmak için Kirman’a giden Ali Kuşçu burada Hall-ü Eşkâl-i Kamer (Ay Safhalarının Açıklanması) adlı risale ile Şerh-i Tecrîd adlı eserini kitaplarını yazdı.Ali Kuşçu, Semerkant ve Kirman’da kısa eğitimini tamamladıktan sonra dönüp Uluğ Bey’e yardımcı ve rasathanesine müdür oldu. Yaptıgım araştırmalara göre Ulug Bey Rasathanesi o dönemde gök bilgisi araştırmaları için en dogru sonuçları alıyordu.Ali Kuşcunun bu araştırmaları bilgisi ve birkimi sayesinde günümüzden ve bizden yıllar hatta yüzyıllar önce matematik ve astronomi anlamında çok kolaylık saglamıştır nasanında Ali Kuşçunun haritalarını kullandıgı ayrı bir gerçektir.Benim söyleyebiliceklerim bu kadardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder